Önceki Yazı : Selam 3 - Biat Takla Atıyor
Mü’mini vergi memuru belirler. – 4
Abdüsselam Yasin, Hilafet ve Saltanat isimli eserinde “Biat, ihtiyari bir akit iken, uzun dönemli zulüm ve baskı süreciyle kılıca boyun eğen itaat ruhuna dönüştü. Biat, imama belli şartlar dahilinde itaat hakkını veren bir ahit iken, kayıtsız şartsız itaatin adı yapıldı. Ümmetin hayatına da “mutlak itaat dindarlığı” hakim oldu. Muaviye’nin dediği gibi “Kim kafası ile hayır derse, kılıçla evet yanıtını alır.”oldu.
Bu hal Müslüman, aklı ve iradeyi örseleyip ezdiği gibi yönetici kesiminde şirazesinin kaymasına neden oldu. Halkın verdiği lakapla şair Debvel (domuz yavrusu), Ebû Mâlik Gıyâs b. Gavs b. es-Salt el-Ahtal’ı saray şairi yapıp sarayda ağırlayabilmişlerdir. (Yezid’i, Haccac’ı, Muaviye’yi ve ailesini övüp, Peygambere ve hatta hanımlarına hakaret eden, içkiyi yasakladığı için peygamberi ahmaklıkla suçlayan şiirleri ile ünlenen şair.)
Öyle ki Emevilerin son dönemlerine gelindiğinde birçok topluluğa Müslüman olmak bile yasaklanmıştı.
Emeviler döneminde ilk ayaklanmaları baş gösteren, Abasileri neredeyse yıkacak kadar büyüyen Karmatiler hareketini doğuran temel etkenlerden biri de Sudan, Eritre, Habeşistan bölgelerinden getirilip, asitli tuz tarlalarında çalıştırılan siyahi (zengibarlı, zengli, zengi, zenci) kölelerin Müslüman olmalarının yasaklanmasıdır. Kölelerin sahibi olan tuz tacirleri ve onların desteklediği yöneticiler siyahi kölelerin İslam’ı kölelikten kaçmak için seçtiklerini, gerçekte iman etmedikleri,
Müslümanlıklarının kabul edilemeyeceğini düşündüler ve uyguladılar.
Aynı sorun İran’ın doğusundaki Türk, Urdu, Peştun gibi kabileler içinde vardı.
Hz Peygamber ve Raşid Halifeler döneminde anlaşmalı (muahid) gayrı Müslimlerin diyeti Müslümanların diyeti ile aynı iken ilk Emevi kralı/sultanı Muaviye gayrı Müslimlerin diyetini Müslümanlarınkinin 2 katına çıkarıp yarısını kendisi almaya başlamıştı.[i]
Özellikle Türklerin arasında bulunduğu zümreler toplu halde, aşiret veya boy olarak müslüman olduklarında ödedikleri cizyenin yarıya düşmesi sebebi ile bu kabilelerin cizyeden kaçmak için Müslüman oldukları bahane edilerek onlara uygulanan cizyenin tam alınması uygulaması Müslüman olmalarından sonra da devam ediyor.
Anlaşılacağı gibi bu dönem kimin Müslüman olduğunu vergi memurunun belirlediği bir dönemdir.
Buhara valisinin “bu adamların mescidleri var. Beş vakit ezan okuyup, namaz kılıyorlar. Nasıl onlara gayri Müslim deriz.” İtirazı işe yaramaz. Ancak çıkan olaylar merkezdeki kralı geri adım atmak zorunda bırakır.
Beş şartı yerine getirenlerin Müslüman olarak kabul edileceği duyurulur. Herkesin önünde şehadet getirecekler, namaz kılacaklar, oruç tutacaklar, hacca gidecekler ve zekat verecekler. Tahmin edileceği gibi zekat fakirlere değil merkezi hükümete gönderilecek vergidir. Namaz kıldıklarının kabul edilebilmesi için uzun bir sure ya da 10 kısa süre ezberleyeceklerdir.
Buna rağmen, şartları yerine getiren toplulukların cizye vergilerinin kaldırılmaması üzerine yeniden ayaklanmalar başlayınca merkezdeki hükümdarlık, bu toplulukların ancak sünnet olmaları halinde Müslüman kabul edileceklerini duyurur. Ancak bu şartta bir sorun vardır. Bu insanların pek çoğu yaşını başını almış insanlardır ve grup kabile halinde yüzlere binlere varan rakamlarla Müslüman olmaktadırlar.
Bu noktada kendimi tutamayıp vakıayı ti’ye alacağım. Hz Hamza (ra) Müslüman olmak için Hz Peygamber’in (sav) olduğu eve gelip kafasını kapıdan uzatır ve “Yeğenim, Müslüman olmaya karar verdim. Ne yapacağım.” Diye sorunca, Resulüllah çaktırmadan kafası ile çevresindeki 3-4 sahabeye işaret edip “Yakalayın ! Yatırın. Kesicez.” Der. Şeklinde veya benzeri Resulüllah’tan ya da Raşid Halifeler döneminden sünnetle ilgili hiç bir rivayet olmadığını hatırlatırım.
Beş şartın üzerine birde sünnet şartının ilave edilmesi Buhara Semerkant civarındaki huzursuzluğu artırır. Ayaklanma Buhara Ulu Camii önünde katliama dönüşür. Kaçıp Camiye sığınan 400 Buharalı “La ilahe illallah, Muhammed Resulüllah” diye feryad etmelerine rağmen camiden teker teker çıkarılıp infaz edilir.
Ancak ayaklanma durmaz Ebu Müslim el Horasani liderliğinde büyüyerek Emevileri yıkıp tarihten siler. Ebu Müslim el Horasani, Abbasilerin ikinci kralı Ebu Cafer Mansur’un kurduğu bir komplo ile öldürülür. Emevilerin cizye vergisi de İslam’a giriş için 5 şart ve sünnet uygulaması yeni Müslüman olacaklara yeniden şart olarak koşulur.
Burada durup eski sorumuzu yeniden soralım.
Bugün Müslüman olmak isteyen bir ecnebiyi yatırıp sünnet etmeye çalışmamız, ona İslam’ın 5 şartı olarak Türklere dayatılan şartları dayatmamız, Peygamberin biatinden hiç bahsetmeyip temel ilkelerin hatırlatılmaması bizim zihin kodlarımızın hangi zihniyet tarafından inşa edildiğine işarettir?
Yaşayan Muaviye ve sonrasındakilerin sünneti midir?
Hz. Muhammed’in (sav) sünneti midir?
A. Hakan Çakıcı
Sonraki Yazı : selam 5 - Aklı ve İradeyi Terk Etmek
Mü’mini vergi memuru belirler. – 4
Abdüsselam Yasin, Hilafet ve Saltanat isimli eserinde “Biat, ihtiyari bir akit iken, uzun dönemli zulüm ve baskı süreciyle kılıca boyun eğen itaat ruhuna dönüştü. Biat, imama belli şartlar dahilinde itaat hakkını veren bir ahit iken, kayıtsız şartsız itaatin adı yapıldı. Ümmetin hayatına da “mutlak itaat dindarlığı” hakim oldu. Muaviye’nin dediği gibi “Kim kafası ile hayır derse, kılıçla evet yanıtını alır.”oldu.
Bu hal Müslüman, aklı ve iradeyi örseleyip ezdiği gibi yönetici kesiminde şirazesinin kaymasına neden oldu. Halkın verdiği lakapla şair Debvel (domuz yavrusu), Ebû Mâlik Gıyâs b. Gavs b. es-Salt el-Ahtal’ı saray şairi yapıp sarayda ağırlayabilmişlerdir. (Yezid’i, Haccac’ı, Muaviye’yi ve ailesini övüp, Peygambere ve hatta hanımlarına hakaret eden, içkiyi yasakladığı için peygamberi ahmaklıkla suçlayan şiirleri ile ünlenen şair.)
Öyle ki Emevilerin son dönemlerine gelindiğinde birçok topluluğa Müslüman olmak bile yasaklanmıştı.
Emeviler döneminde ilk ayaklanmaları baş gösteren, Abasileri neredeyse yıkacak kadar büyüyen Karmatiler hareketini doğuran temel etkenlerden biri de Sudan, Eritre, Habeşistan bölgelerinden getirilip, asitli tuz tarlalarında çalıştırılan siyahi (zengibarlı, zengli, zengi, zenci) kölelerin Müslüman olmalarının yasaklanmasıdır. Kölelerin sahibi olan tuz tacirleri ve onların desteklediği yöneticiler siyahi kölelerin İslam’ı kölelikten kaçmak için seçtiklerini, gerçekte iman etmedikleri,
Müslümanlıklarının kabul edilemeyeceğini düşündüler ve uyguladılar.
Aynı sorun İran’ın doğusundaki Türk, Urdu, Peştun gibi kabileler içinde vardı.
Hz Peygamber ve Raşid Halifeler döneminde anlaşmalı (muahid) gayrı Müslimlerin diyeti Müslümanların diyeti ile aynı iken ilk Emevi kralı/sultanı Muaviye gayrı Müslimlerin diyetini Müslümanlarınkinin 2 katına çıkarıp yarısını kendisi almaya başlamıştı.[i]
Özellikle Türklerin arasında bulunduğu zümreler toplu halde, aşiret veya boy olarak müslüman olduklarında ödedikleri cizyenin yarıya düşmesi sebebi ile bu kabilelerin cizyeden kaçmak için Müslüman oldukları bahane edilerek onlara uygulanan cizyenin tam alınması uygulaması Müslüman olmalarından sonra da devam ediyor.
Anlaşılacağı gibi bu dönem kimin Müslüman olduğunu vergi memurunun belirlediği bir dönemdir.
Buhara valisinin “bu adamların mescidleri var. Beş vakit ezan okuyup, namaz kılıyorlar. Nasıl onlara gayri Müslim deriz.” İtirazı işe yaramaz. Ancak çıkan olaylar merkezdeki kralı geri adım atmak zorunda bırakır.
Beş şartı yerine getirenlerin Müslüman olarak kabul edileceği duyurulur. Herkesin önünde şehadet getirecekler, namaz kılacaklar, oruç tutacaklar, hacca gidecekler ve zekat verecekler. Tahmin edileceği gibi zekat fakirlere değil merkezi hükümete gönderilecek vergidir. Namaz kıldıklarının kabul edilebilmesi için uzun bir sure ya da 10 kısa süre ezberleyeceklerdir.
Buna rağmen, şartları yerine getiren toplulukların cizye vergilerinin kaldırılmaması üzerine yeniden ayaklanmalar başlayınca merkezdeki hükümdarlık, bu toplulukların ancak sünnet olmaları halinde Müslüman kabul edileceklerini duyurur. Ancak bu şartta bir sorun vardır. Bu insanların pek çoğu yaşını başını almış insanlardır ve grup kabile halinde yüzlere binlere varan rakamlarla Müslüman olmaktadırlar.
Bu noktada kendimi tutamayıp vakıayı ti’ye alacağım. Hz Hamza (ra) Müslüman olmak için Hz Peygamber’in (sav) olduğu eve gelip kafasını kapıdan uzatır ve “Yeğenim, Müslüman olmaya karar verdim. Ne yapacağım.” Diye sorunca, Resulüllah çaktırmadan kafası ile çevresindeki 3-4 sahabeye işaret edip “Yakalayın ! Yatırın. Kesicez.” Der. Şeklinde veya benzeri Resulüllah’tan ya da Raşid Halifeler döneminden sünnetle ilgili hiç bir rivayet olmadığını hatırlatırım.
Beş şartın üzerine birde sünnet şartının ilave edilmesi Buhara Semerkant civarındaki huzursuzluğu artırır. Ayaklanma Buhara Ulu Camii önünde katliama dönüşür. Kaçıp Camiye sığınan 400 Buharalı “La ilahe illallah, Muhammed Resulüllah” diye feryad etmelerine rağmen camiden teker teker çıkarılıp infaz edilir.
Ancak ayaklanma durmaz Ebu Müslim el Horasani liderliğinde büyüyerek Emevileri yıkıp tarihten siler. Ebu Müslim el Horasani, Abbasilerin ikinci kralı Ebu Cafer Mansur’un kurduğu bir komplo ile öldürülür. Emevilerin cizye vergisi de İslam’a giriş için 5 şart ve sünnet uygulaması yeni Müslüman olacaklara yeniden şart olarak koşulur.
Burada durup eski sorumuzu yeniden soralım.
Bugün Müslüman olmak isteyen bir ecnebiyi yatırıp sünnet etmeye çalışmamız, ona İslam’ın 5 şartı olarak Türklere dayatılan şartları dayatmamız, Peygamberin biatinden hiç bahsetmeyip temel ilkelerin hatırlatılmaması bizim zihin kodlarımızın hangi zihniyet tarafından inşa edildiğine işarettir?
Yaşayan Muaviye ve sonrasındakilerin sünneti midir?
Hz. Muhammed’in (sav) sünneti midir?
A. Hakan Çakıcı
Sonraki Yazı : selam 5 - Aklı ve İradeyi Terk Etmek
Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın
0 yorum:
Yorum Gönder