Önceki Yazı : Selam 9 - İlahlasma Güdüsü - 1
İnsanın “ilahlaşma eğilim”inin terbiye edilmesi gerektiğinden, ilahlaşma güdüsünün terbiye edilmediği, insana edep verilmediği durumda ortaya çıkan varlığın “ben” diyen Şeytani bir figür olacağından ve son dönem Kadiri meşayihından (büyüklerinden) Şemseddin Yeşil Efendinin Nefs-i Emmare’yi (ilahlaşma güdüsünü) 7 başlı ejderhaya benzettiğinden söz etmiştik.
İnsanın “ilahlaşma eğilim”inin terbiye edilmesi gerektiğinden, ilahlaşma güdüsünün terbiye edilmediği, insana edep verilmediği durumda ortaya çıkan varlığın “ben” diyen Şeytani bir figür olacağından ve son dönem Kadiri meşayihından (büyüklerinden) Şemseddin Yeşil Efendinin Nefs-i Emmare’yi (ilahlaşma güdüsünü) 7 başlı ejderhaya benzettiğinden söz etmiştik.
Ejderhanın
yedi başı “hırs, tamah, kibir, riya, buğz, adavet ve ucub.”
Bize bahsedilen bu 7 beladan 5’ine aşina
olmakla birlikte (Ne kadar aşina isek !) 2 tanesi (ucub ve adavet) zihin
haritalarımızda hiç yer almıyor.
“Kanaat”ten girelim konuya.
Yaşı
ellilerin üzerindekilerin rahatlıkla kullandığı “Kanaat” kelimesini, bizim kuşağımız
nadiren kullanılırken, genç neslin ağzından hiç duyulmuyor. Bu süreç devam
ederse 2 nesil sonra toplum, “kanaat” kelimesine, bizim “ucub” ve ”adavet“ kelimelerine
baktığımız gibi bakacak ona tamamen yabancılaşacaktır. Burada mesele kanaat
kelimesinin unutulması değildir. “Kanaat etme” mantığının, kanaat erdeminin
unutulmasıdır. Mevcut zamanlar kanaat etmeyi övülen bir fiil olarak görmeyip
hayattan dışladığı için kanaat kelimesini kullanmaya da ihtiyaç duymaz. Tüketim
kışkırtılarak, gösterişin erdem olarak sunulduğu kapitalist/paratapar toplumda
“kanaat etmek” yetisi/mantığı aşağılanıp unutulur.
Demek
ki, öncelikle Kur’ani birer terim/anlam olan “ucub” ve “adavet” kelimelerini
unutmadık, bu kelimelerin taşıdığı anlamı/mantığı terk ettik.
Bu
kelimelerin anlamlarını açıp meseleyi sarihleştirmeye (açıklamaya) çalışalım.
“Ucub” kişinin amelini beğenmesi,
amelini/işini/çabasını kıymetli görüp ona güvenmesidir. Kişinin yapmış olduğu
iş, amel, ibadet, hal, tavır veya mensup olduğu cemaat, grup, millet, düşünce
üzerinden kendini seçkin, Allah katında makbul hissetmesidir.
Bu haramdır.
Şeytan’ın “Ben daha
hayırlıyım. Çünkü ateştenim, onlar ise pis çamurdan.”[i]
Demesidir.
Kişinin kendini
hayırlı/değerli ilan etmesi, diğerlerini hayırsız/değersiz ilan etmesi ile aynı
şeydir. İnsan, HAK’kı elinde tuttuğunu, doğrunun/hakkın temsilcisi olduğunu
düşündüğü anda, bu konuma layık görmediği diğerleri için zulüm üreten bir
mekanizmaya dönüşüyor. İşte bu hal Şeytanlaşma halidir.
Allah
adına rakiplerin kafir, münafık, müşrik, mürted denilerek tekfir edilmesi,
tekfir edilenleri aşağılamaktan öte tekfir edeni Allah’ın temsilcisi/hizmetkarı
konumuna yükselterek yüceltme işlevini görür.
Ayeti kerimede “Siz
Allah’a yardım edemezsiniz, O’nun size ihtiyacı yoktur. O sameddir.”[ii]
Denilmesi kendini Allah’ın hizmetkarı sayıp, Allah’ı borç altına sokan, gerçekte
ise sadece kendini yücelten mantığın boynunu kırmak için yapılan bir hamledir.
Nasr
Suresinde “sana bir fetih, başarı, kazanç verildiğinde Allah’a (cc) tövbe ve
istiğfar et” denilmesi, yine Al-i İmran suresi 17. Ayette olduğu gibi güzel
amellerin art arda sayılıp sonra müminin tövbe ve istiğfara davet edilmesi, yaptığı ameli beğenerek kendisini
yüceltmeye giden bir ruh hastalığına karşı tedbir olarak düşünülebilir. Ancak
ne yazık ki; kurulan her cemaatin ya da yapının veya bireyin kendisini
diğerlerinden iyi, üstün, kurtulmuş, doğru yolun yolcusu, fırka-i naciye
görüyor, kendini kurtuluşun elçisi olarak telakki ediyor olması bu hastalığın
artık ne kadar yaygın ve normal karşılanıyor olduğuna delil sayılabilir.
Kişinin
halini, işini, amelini, kelimelerini beğenip, kendini/grubunu/cemaatini
kurtulmuş ilan etmesinin bir hastalık, bir arıza, bir problem olduğunu fark
edebilecek terbiyeden geçmediğimiz için yüce olanın Ekber, Ehad olanın,
övülmeye layık olanın sadece Allah olduğu ifadesini anlamakta zorlanıyoruz. İdeoloji kaynaklı bakış açımız, ayetlerde
geçen “Allah’u Ekber (büyük olan Allah’tır) , Kul huvallâhu ehad(ehadun) (Allah
tektir.) gibi ifadeleri, güç ve iktidar üzerinden düşünürken, bireysel
boyuttaki ilahlaşma güdüsüne yapılan vurguyu hissedemiyor. Bireye edep
veremiyor.
Bedir
Savaşından sonra inen ayetlerde “Sen öldürmedin, sen atmadın, sen kazanmadın.
Allah, Allahtı sana bunları veren. Eğer övünmeye layık biri varsa, sen veya siz
değilsiniz. Allahtır.”[iii]
Deniliyor olması kişinin kendini, amelini yücelterek diğerlerinden kendini
ayırmasının, tanrılaşmasının önüne geçmek içindir, düşüncesindeyim.
Neml Suresinde;
Lut kavmi anlatılırken “..yaptıklarınıza, övündüğünüz şeylere bir bakın. Bunlar
Allah’ın yaptıkları ile karşılaştırılabilecek şeyler mi? Sizler bir otu var
edemezken, O ormanları ve tüm eko sistemi devam ettiren süreci yaratır ve
besler. Ama siz “kendinizi” övmeyi tercih ediyorsunuz. İnsanların, Allah’ın
yaptıkları dururken, sizin yaptıklarınızı görmesini arzu ediyorsunuz.” derken
bu hal eleştirilir. Ancak Kur’an’a yaklaşırken etkilendiğimiz dil, bu tür
ayetleri müşrikleri anlatıyor zehabıyla ihmal ederek, ayetlerin Müslümanları
terbiye eden/edep veren fonksiyonunu işlevsiz kılar.
Sonuç
Allah rızası ile kendi rızasını birbirine karıştırmış, kendi dilini, fikrini,
düşüncesini Allah’ın fikri zan eden, kendi ekonomik, psikolojik, sosyolojik
tatmin araçlarını Allah’ın razı olduğu ameller olarak sunan, Allah’ın
yüceltilmesi adı altında kendini/hizbini yücelten hastalıklı bir mümin tipinin
var olmasıdır.
Edep
kendini kıymetli görmekten, Allah dururken kendini, yüceltmekten sakınmaktır.
Adavet;
Şuara
Suresinde Hz Lut’un (sav) kavminin yok edilişi anlatılırken, helakın gerekçesi
olarak homoseksüel ilişki biçimleri gösterilmez. Helak ediliş sebebi “Adavet”tir.
Allah
izin verirse devam edeceğiz..
Ahmet H. Çakıcı
Sonraki Yazı : Selam 9- İlahlasma Gudusu - 3 - Adavet.html
[i] Araf 12
“Tanrı, sana emrettiğim zaman neden secde etmekten çekindin, seni
meneden sebep neydi dedi. O, ben ondan daha hayırlıyım dedi, beni ateşten
halkettin, onu balçıktan yarattın.”
[ii] İhlas
Suresi 1. ayet
[iii]
Enfal Suresi 17 “Onları siz
öldürmediniz, fakat Allah öldürdü ve attığın zaman sen atmadın, fakat Allah
attı ve böylece de kendi katından, inananlara güzel bir nîmet vermek, onları
denemek istedi. Şüphe yok ki Allah her şeyi duyar, bilir.”
Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın
Konu yorumu: Selam 9 - İlahlaşma Güdüsü ( 2 ) Ucub
Açıklama:
Değerlendirme: 5
Yorum: Ahmet H. Çakıcı
Etiketler:
adavet,
buğz,
kanaat,
kibir,
nasr suresi,
riya,
şemseddin yeşil,
tamah,
ucub
0 yorum:
Yorum Gönder