Çocuklarinizi "İLAH" edinmeyin !....

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 31 Oca 2010 2 yorum




Araf Suresi 189: "Öyle bir mabuttur ki sizi tek bir kişiden yarattı. Ülfet ve ünsiyet etmesi için ondan da eşini halketti. Derken erkek eşine yaklaşınca eşi, hafif bir yük taşımaya ve onunla gidip gelmeye başladı. O yük ağırlaşınca ikisi de, bize âzâsı tam ve iyi bir evlât verirsen şüphe yok ki biz de şükredenlerden oluruz diye Rablerine duâ ettiler."

Araf Suresi 190: "Fakat (Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği bu çocuk hakkında Allah'a ortak koştular. Allah ise onların ortak koştuğu şeyden yücedir."

Çocuk sayısı azalınca, çocukları "İLAH"larımız gibi görmeye başladık.


Modern hayat; "kadın eziliyor, kadına eşitlik" propagandası ile kadını güçlendirmiyor. Erkeği zayıflatıyor, kırıyor. Kadına şehir hayatının tüm stresini yüklerken, erkeği ailenin merkezinden kovup ailenin sorumluluğunu da kadının üzerine yıkıyor. Erkek, Kur'an'ın tanımlaması ile ailedeki "kavvam" (merkez, yöneten, yön veren, terbiye eden) niteliği aşağılanarak yöneticilik konumunu terke zorlanıyor. Allah'ın kendisine doğal olarak (içgüdü) verdiği aileye yön verme/terbiye yetenekleri iğdiş edilen erkek bir masraf karşılama makinesi olarak görevlendiriliyor. Yürüyen kredi kartı olarak tanımlanıyor. 

Batı Medeniyeti ailenin merkezinden kovduğu erkeğin yerine merkeze/kavvamlığa kadını davet esiyor. Bunu kadının iyiliği için yapmıyor. Çünkü kadın, rahim sıfatı (esirgeme, koruma) gereği kavvamlığa uygun değil. Kendisi merkezde duramıyor, ailenin merkezine getirip çocuğunu yerleştiriyor. Kadının "kavvam" olduğu ailede gerçekte aileye yön veren çocuk oluyor. Modern ailenin merkezinde baba (tecrübe ve hikmet) yok, çocuk (heva, ego) var. 

Anne, kendisini çocuğuna adarken, anneyi dengeleme yeteneğini, gücünü ve iktidarını kaybetmiş babayı ve hatta yapabildiği ölçüde babaanne, anneanne, dede, teyze , hala kimi bulursa bu "hevası şişkin yüce tanrı"nın hizmetine çağırır. 

(Gelenekte çocuğun akıl baliğ sayılmasının bir göstergesi de Allah ile baba fikrini birbirinden ayırmasıdır. Yani çocuk Allah fikri ile baba fikrini birbirinden ayırt edemez. Bu nedenle çocuktaki babayı zedeleyip, saygınlığını, itibarını yaralamak çocuğun zihnindeki Tanrı fikrini de örselemektir.)

Erkeği evin dışına atılmış kadın, iç güdüleri ile çocuğu terbiye edemeyeceğini hissettiğinden gözlerini çevreye diker. O zaman, onlar çıkar ortaya ve "biz sana öğretiriz" derler. Böylece Tv, filim ve uzmanlar çocuk terbiyesi, eğitimi üzerinde rol model ve akıl hocası olarak kadına yön vermeye başlar. Kadına yön veren, topluma, toplumun geleceğine de yön verir.

Modern ailede evin-evliliğin merkezinde çocuklar var. Hayat onların çevresinde döner. Çocukların geleceği endişesi (gelecekte pastadan pay kapma endişesi) hayatin merkezine oturur. Ancak çocuklar (Freud'a atıf yapalım) Superego dönemini (arzuların toplum/aile/ din tarafından terbiye edilmesi) tamamlamadıkları için çocukturlar. Doğal olarak  hevalarına dönük/egoist/"ben"cildirler. 

Çocukların hevalarını karşılamak ailenin varlık nedeni haline gelir. Bu bazen "benim çocuklarımın diğer çocuklardan ne eksiği var?" (gösteriş), bazen "ben göremedim, çocuklarım eksik kalmasın" (kompleks), bazen "Şimdi yapsın ki ilerde özenmesin" (yalan) gibi aldatmalarla meşrulaştırılır. Hiç birinde sonuç değişmez. Çocuk terbiye edilmemiş egosu ile aileyi hevaları peşinde koşturup dururken kişisel gelişimini de tamamlayamaz .Egoda takılır kalır. Toplumda "isteyen" olarak var olmaya çalışır. Ailesinden devamlı almış, var olmasının almak için yeterli olduğuna ikna olmuştur. Var olması herkese büyük bir lütuftur. Tatminsiz, huzursuz, halden anlamayan bir tufeyli /parazit varlığa dönüşmüştür. 

Modern hayatin tüm aldatmalarında olduğu gibi bu aldatmanın da sonunda mutluluk yoktur. Çünkü bilinç olarak çocuk, kendine verilirse/sahip olursa mutlu olacağına kurgulanmıştır. Sahip olduğu anda "O"nun kıymeti kalmayacak ve yeni sahip olunması gereken şeyler aramaya başlayacaktır. En kötüsü ise artık sahip olmaya değer bir şeyler bulamadığı yerde başlar. 

Ebeveynlerin sorumluluğu, çocukların arzularını karşılamak değildir. Onları hayata hazırlamaktır. 

Çocuklara sahip olamadıkları ile mutsuz olmayı değil, sahip oldukları ile mutlu olmayı (kanaat), yoksunluk duygusu (başkalarında varken kendinde olmaması), kıskançlık, hırs, kaybetme duyguları ile baş etmesini öğretmek ilerde psikolojik sorunlara karşı çocuğu çok daha kuvvetli kılacaktır. Hırsını, kıskançlığını, tamahını (sahip olma güdüsü), şehvetini ve arzularını kontrol etmesini öğretmek bütün toplum için huzurlu bir gelecek anlamına gelecektir.

Ailenin çocukları için yaşıyor olması, ne  onları ne çocukları daha huzurlu kılmaz. Sadece daha iyi, bir tüketici yapar. Büyüyen masrafları baba tek başına karşılayamayınca anne de patronların hizmetine girer. Aile, çocuğun geleceği endişesi ile korkutulup çocuklarından uzaklaşmaya ikna edilir. Böylece çocukların terbiyesi ailenin elinden Tv'lere, okullara, öğretmenlere verilir. 

Ali İmran 10. ayet  "Onlara muhakkak ki ne malları, ne çocukları Allah'a karşı zerre kadar fayda vermeyecektir." Der.

Modern aile kurumuna bir kaç eleştiri:

Modern hayat insanlığa modernizmi(konforu- rahatı) vaad ederek geldi. O, insanlığa değer verilmesi gereken tek şeyin arzular olduğunu söyleyerek kıtalar dolaştı. İnsanoğluna keyfini kaçıracak alanlardan uzak durmasını vaaz etti. Keyif kaçıran hususlardan biri de çocuklardı. Ne kadar az çocuğunuz varsa, o kadar iyi bakabilirsiniz. O kadar sağlıklı bir hayat, o kadar kaliteli bir eğitim verebilirsiniz. Kendinize o kadar çok zaman ayırabilir ve o kadar özgür olabilirsiniz. Dediler. 
Bunların hepsi yalan çıktı. Çocuklarımızın sayısının azalması annenin de işçi olması ve babanın çok mesai ile çalışmasından (evden atılmasından) başka bir işe yaramadı. 

Çocuklar, daha okula başlamadan bir beygir yarışına giriyorlar. Annesinden, 2-3 yaşlarında iken daha iyi bir gelecek vaadi ile ikna edilerek uzaklaştırılan çocuklar çoktan evden atılmış olan gerçekten sevildikleri büyük anne ve babalar yerine seviliyorlarmış gibi yapılan kreşlerin koyunlarında büyüyorlar. (Acaba; Rusların 6 yaşına gelen çocukları ailelerinden alıp onları kolhozlarda büyütmeleri daha mı mantıklı idi? Böylece çocukların masraflarını da yüklenen devlet, anne babaya kendi dünyalarında yaşam alanları da tanımış olmuyor muydu?) 


Kapitalist düzen çocukları anne ve babalarının elinden iyi bir gelecek vaadi ile alırken kendilerinden de tüm emek güçlerini talep ediyor. Çocuk bir beygir yarışında okul-dershane- özel öğretmen-kamp çerçevesinde koşuşturup çocukluğundan edilirken aile de masrafları karşılayacağım endişesi ile para peşinde ömründen ediliyor

Bunca emek bunca fedakarlık ile yetiştirilmeye çalışılan çocukların çok küçük bir bölümü olgunluk yaşına geldiğinde kendini idare edebilecek yeteneğe sahip olabiliyor. 20'li yaslardan sonra elleri sıcak sudan soğuk suya sokulmamışların meslek sahibi olmaları hiç kolay değil. İyi üniversitelerden mezun olmayı başaranlar; köşe başlarının, hiçbir üniversiteyi kazanmasına gerek olmayanlar tarafından tutulmuş olduğu fark ediyor. (Sistemi elinde tutanların çocukları.) ve yıllar yıllar önce okulu bırakıp ticarete atılmış ve işinde ustalaşıp kendine bir sermaye biriktirip is sahibi olmuş birinin yanında iş başvurularına gidiyor.

Ne kadar az çocuğumuz varsa o kadar sağlıklı ve iyi bakabileceğimizi bize söyleyenler o kadar büyük ihtimamla baktığımız özel hastanelerde dünyaya getirdiğimiz, özel mamalarla besleyip, vitaminlerle, calsiyum/magnezyum takviyeleriyle desteklediğimiz, odasını sterilize edip eline vereceğimiz oyuncağın hammaddesini bile tartıştığımız çocuklarımız hastane koridorlarından, özel doktor odalarından çıkamayıp antibiyotik bağımlısı olurken, çadırlarda doğup kış gününde çamurun içinde büyüyen çocukların yanaklarından damlayan kani seyredip, sağlıklı hallerine imreniyoruz.  Böyle olmamalıydı. Bir yerlerde fena halde kandırılıyoruz. 

Ne kadar az çocuğunuz olursa o kadar çok vaktiniz olur palavrasının çocuk sahibi olmayın, gelip bizim atölyelerimizde çalışıp bizi zengin edin kazandığınız parayı da getirip bizim kurduğumuz kreşlere verip çocuklarınızın baktırın. Böylece daha bir özgür olasınız. Özgürlüğün tadına varasınız. Modern ve çağdaş olasanız. Demek olduğunu anlamak zoruna gidiyor ya insanin.


                                                                          Ahmet H. Çakıcı

Lafı bitirmesini bilmiyorum . 

Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

2 yorum:

dr abdullah dedi ki...

keşke laf bitmeyeydi

Adsız dedi ki...

Oturumu yönetenler " zamanımız kalmadı" diyip söz hakkı tanımadıkları için düzenlerini muhafaza ediyorlar... Selamlar saygılar sunarım

Yorum Gönder