Allah, neyim olur? 1- Allah'ınızı Tanımlar mısınız?

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 11 Ara 2011 0 yorum
Birkaç grup arkadaşla yaptığımız muhabbetlerde kendimize sorular üretmeye ve hafta boyunca bu soruları kafamızda gezdirmeye çalışıyoruz.  Sorulardan birine verdiğimiz cevabı kağıda döküp beraberce tartışmak o haftanın konusu oluyor.

Bu haftanın sorusu “inandığımız iman/ettiğimiz Allah nasıl bir Allahtır ? Allah’ımızı nasıl tanımlayabiliriz ?” idi.  Tabi ki bunu bir akademisyenin gözü ile sormadık / istemedik. Bir ilahiyatçıyı/teologu çağırıp “bize Allah’ı anlatır mısın?” dediğimizde Hıristiyanlarda Allah, Yahudilerde Allah, Müslümanlarda Allah diye saatler süren bir konferans verebilir ve kimse onun anlattıklarına inanmasını beklemezdi.  İlahiyatçımızın ateist olması anlattıklarını değiştirmezdi büyük ihtimalle. Biz bunu istemiyorduk. Benim şahsımda benim iman ettiğim Allah’tı tanımlanmak istenen. Mümkünse yazının devamını okumadan biraz geri çekilip bu sorunun cevabını vermeye, iman ettiğiniz Allah’ı dolayısı ile o Allah ile olan ilişkimizi/ilişkinizi tanımlamayı deneyebilir misiniz ? Şahsi/bireysel/öznel sizin mahrem ilişkinizi tanımlar mısınız?


Anlatmak istediğim şeyi tanımlamakta zorlandığımdan 2 örnek ile bunu açmaya çalışayım. Melekler ahiretin kapısında beni durdurup “ Biladel! Allah senin neyin olurdu?” deseler nasıl bir cevabım olurdu.  Ya da benim hakkımda Allah’ın huzuruna çıkıp “Ya Rabbi bu herifin seninle nasıl bir ilişkisi vardı hayatta iken” demiş olsalardı benim hakkımda nasıl bir cevabı olurdu Allah’ın.

Bilmiyorum,  derdimi anlatabildim mi ?

Gelen cevaplar daha çok kürsüden okunabilecek cevaplar oldu. İçlerinde samimiyetle bu soruyu cevaplamaya çalışan arkadaşlarım olmuştu. Ayetleri önlerine döküp onların üzerinden düşünmeye çalışmışlardı soruyu.

Özetle kendimce ulaştığım sonuçları vermek istiyorum.
Allah’a iman etmiş  olduğunu iddia eden müminlerin, genel olarak nasıl bir Allah’a iman ettiklerini kendilerine sormadıklarını müşahade etmek herkesin katıldığı ortak fikir oldu.

Cevapları değerlendirince bizim Allah’ımızın
                Muhafız  Allah olduğu. Belalardan bizi, ailemizi, evimizi, arabamızı, işimizi koruduğu, sıkıntılardan sığınma makamı olduğu,
                Hakim Allah olduğu; iyi ille kötüyü belirleyip kimisini cennete kimini cehenneme yolladığı
                Kral/Sahip/Efendi Allah olduğu; o emrettiği bizimse sorgulamadan yerine getirmek zorunda olduğumuzu
                Doktor Allah olduğu, hastalanınca şifa için yardıma çağrıldığını,
                Öğretmen Allah olduğu; bize nasıl bir hayat yaşamamız gerektiğini öğrettiği
                Gardiyan Allah olduğu; bizi sapmaktan sapıtmaktan yoldan çıkmaktan koruyup gerektiğinde cezalandıran Allah olduğu sonuçlarına vardık.

Ancak bizim istediğimiz tanımlamalar bu soğuk tanımlamalar değildi. Çünkü öznel denklemlerden bahsedilmiyordu. Kalıplar üzerinden konuşuluyordu. Şahsımla ilgili olanın peşine düşmeyi murat ediyordum. Ancak çıkan sonuçları değerlendirirken dikkatimizi bir şey çekti ki bu; bu yazının yazılmasına sebep olan şeyde buydu. Beraberce kitaptan bir sürü Allah ile ilgili ayetleri ortaya dökmüş ve okuduğumuz ayetlerde de defalarca geçen bir kelimeyi fark edememiştik.

                Sanırım 100’lerce kez kullanılan kelimeyi fark edemeyişimizdeki i sebep Allah ile kurulmaya çalışılan ilişkinin uzak ve mesafeli olmasından kaynaklanıyordu.  Daha çok Hıristiyanların Allah inancına benziyordu desem haddimi aşmış olur muyum? Yukarıdaki kral, hakim, muhafız, gardiyan, doktorun tamamı bizim kültürümüz için bir mesafeyi ifade eder.  Biz tüm ilişkimizi bu mesafe üzerinden kurmaya çalışıyor olmalıydık ki veli, dost kelimesini fark edemiyorduk.

Halbuki Allah çok daha sıcak bir ilişkiyi teklif ediyor gibidir. Yalnız kaldığında resulleri  “sana dost olarak Allah yeter. Ben senin dostunum yahu ne keder ediyorsun” der. Kızdığında “onlar Allah’ı bırakıp Şeytanı dost edindiler” der.  Dost olarak başkasının tercih edilmesi şikayet meselesidir. Beni değil de neden size sadakat göstermeyen ya da vefası olmayanları kendinize dost ediniyorsunuz der.

Hatta Resulü İbrahim (sav) sen benim Halil’imsin (sırdaşımsın der) Yani can dostumsun der. Ve Kuranda Casiye suresinde ve Meryem suresinde (başka yerlere bakmadım) Hz. İbrahim’den (sav) bahsederken Sıddik tı O der. Sadık yani. Halil’ine sadık. Dostuna, Dostluğuna sadık.

Allah çok daha yakın ve içten bir ilişki teklif ediyor iken biz ise daha uzak, mesafeli ve soğuk bir ilişkiyi tercih ediyoruz. 

Peki alt üst ilişkisi/soğuk yüzlü bir ilişki kurulan birinden bir şey nasıl istenir. Yani kral vali başbakan ya da bilmem kim. Mesafeli arası uzak olan herhangi biri ile dertdaş olunabilir mi, muhabbet koyultulabilir mi,  gönül açılabilir mi, dua edilip yakarılabilir mi?  Kup kuru dilekçe soğukluğundaki dualarımız nedendir acep?

Yunustan alıntılayarak devam edelim.
                Cennet Cennet dedikleri
                Birkaç köşkle birkaç Huri
                İsteyene ver Anları
                Bana seni gerek seni

                Rabbim beni dost edindin ya, bunun için sadece bunun için buradayım. Para mı malımı köşkümü ticaretimi ve hatta canımı verebilirim senin dostluğuna, muhabbetine, rızana. üç beş köşk üç beş huri için yapmıyorum ki bunu. Senin rızan senin dostluğun bana hepsinden kıymetlidir. Rabbim Cennet olmasa da ben buradayım, köşkler bahçeler, huriler ben onlara talip olmadım ki kim istiyorsa kim onlara talipse kim onlar için buradaysa  ver onları ona. Ben senin dostluğuna talibim. Senin sevgine muhabbetine.

Sakalımı sünnettir diye bırakmıyorum. Başımı emrin yerine gelsin diye örtmüyorum. Bilinsin istiyorum Allah’ın dostluğuna talibim. Emir geldi diye gitmiyorum namaz kılmaya. Dostun randevusudur gittiğim.  Gelen sıkıntıda olsa bol nimette olsa senden geliyor ya, senden işaret var ya Rabbim üzerinde. Başım üstüne diyorum. Der gibidir Yunus bu dizelerde.

Bu sorunun tam cevabının bir insan tarafından verilebileceğini düşünmüyorum. İnsanın idrakine sığmayacak bir şeyi ondan istemiş oluruz. Benim istediğim kendi iman ettiğim “Allah’la olan ilişkim nasıl bir ilişki” sorusunu bir hafta kalbimde taşımak.

Eğer iman ettiğimiz Allah’ı tanımlayabilirsek ikinci soruyu da sorabiliriz? Oda gelecek haftanın sorusu olur. 

Ahmet H. Çakıcı   11/12 /2011 ALANYA

Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

0 yorum:

Yorum Gönder