Hepimiz, Herkes Olunca Bitecek.

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 1 Ara 2012 0 yorum
Hepimiz hepimiziz !

Abdulhamid tahttan indirildikten hemen sonra, İttihad ve Terakki, kuzulukla suçladığı Hükümdarın politikalarına tam tersi, şahin/saldırgan politikaları devreye soktu. İlk etapta Çanakkale de rahatlamak isteyen Fransız ve Rusların kışkırttığı Ermeniler, ayaklanmaya katılmış/katılmamış bakılmaksızın Anadolu'nun her yanından toplanıp Suriye, Lübnan havalisine sürüldüler. (Bu davalara sahip çıkmadan önce Abdurrahman Dilipak'ın, Ermeniler sürüldükten sonra gidenlerin toprakları, malları , paraları kimin ya da kimlerin eline geçti? Ya da 1914'lerden kalma Alman Deutcshe Bank'ta 22 milyon dolar, Fransız bankalarında (su ana kadar ispatlanan) 220 milyon dolarlık Ermeni altınının neden geri ödemeleri hala yapılmadı gibi soruları hiç gündeme getirmiyoruz? ) 1-1,5 milyon olarak tahmin edilen Ermenilerin nüfusu 90 yılda 60-65 binlere iniverdi. Kalanlarında gerçekten Ermenilikle, Ermeni kültürü ile ne kadar ilgileri kaldı bilmiyorum. 


Bu tehcir politikası Cumhuriyeti kuran yöneticilerce de devam ettirildi.  10 Yıllık bir hazırlığın ardından on binlerce alevi ve onlarla birlikte Dersim Şehri haritadan silindi. 

İngilizlerle işbirliği yaptıkları ve olur da ilerde Ege'de İstanbul'da Trabzon'da hak talep ederler diye Kurtuluş Savaşından sonra memlekette ne kadar Rum varsa zor ile göç ettirildi. Trabzon'dan, İzmir'den, Antalya'dan, İstanbul'dan gemilere yüklenip yollandılar. İnönülü yıllarda -Mit'in bu günlerde "harika bir operasyondu" demesiyle resmen sahiplendiği- Selanik'te ki Atatürk evine bomba atılması ile bir operasyon başlatıldı. Operasyonun sonucu, geride kalan Rumlar da 3 gün içinde derlenip toparlanıp gönderildiler. (Kim sormaya cesaret edebilir ki, gidenlerin malları, mülkleri, paraları ne oldu, kim el koydu diye.) Hemen her şehirde on binlerle ifade edilen Rumlardan geriye ancak üç-beş bin Rum kaldı. 

50'li yıllar. Bu sefer sıradaki Yahudilerdi. Gece yarısı operasyonları ile toplandılar evlerinden. Erzurum, Kars ve Sarıkamış'taki ki toplama kamplarında 3 ile 10 yıla kadar bekletildikleri rivayet edilir. Gerçi olayı "Filistin'e gitmekte tereddüt eden Yahudileri ikna operasyonu" idi diye tanımlayanlar olsa da bu sürgün Anadolu'daki Yahudi nüfusu eritti. Geride kalanların pek çoğu İslami benimsediklerini söyleyip, isimlerini Türkleştirdiler. Kimse onlara inanmadı.

Cumhuriyet kurulurken, Lozan antlaşmasında diğer tüm Müslüman unsurların olduğu gibi, Kürtlerin de devletin ana unsurlarından olduğu kabul edildi. Böylece İngilizlerin Kürtleri azınlık olarak tanımlamasına engel olunabildi. Ancak Müslüman oldukları için ana unsur olan Kürtlerin, sonradan aslında dağ Türkleri(?) oldukları fark edilip dilleri, kültürleri, gelenekleri bizzat kendileri yok sayıldı ve bir çok Kürt aşiret düzenli bir tehcir ile doğudan batıya göçmek zorunda bırakıldı. Kimi zaman açlık, kimi zaman eğitim kimi zaman yakılan köyler oldu buna sebep. İstiyorlardı ki Kürtler ne Kürt olsunlar, ne Kürde benzesinler.

70'li yıllarda postallarıyla, parkalarıyla, kirli uzun sakallarıyla arzı endam ettiler sokaklarda solcular. Bir müddet yaramaz çocuk asabiyeti ile bakılsa da, Cumhuriyetin ilk yıllarında "Moskova'ya Türk heyeti olarak gönderiliyorsunuz" denilerek gemiye bindirilip, Karadeniz'e açıldıktan sonra Yavuz zırhlısı ile Karadeniz'in karanlık sularına gömülen öncülerinin acılarını karanlık zindanlarda paylaştılar. Nasıl olduysa 2000'li yıllarla birlikte en keskinleri bile laik Kemalist çizginin kerametini keşfetti. Ne bıyıklar ne parkalar kaldı geriye.

Müslümanların da seyr-i seferi diğerlerinden farklı bir hikayeye sahip değil. İkinci meclisin hemen ardından hedefe oturtuldular. Menemende, Yahudi bakkal ile 3 esrarkeşin üzerinden şeriat ayaklanması üretip başladılar İslam'la ilgili her şeyi yok etmeye. Amasya'da "bu serpuş medeniyetin simgesidir. Ola ki bunun için bazı kelleler gidecektir." Denildiğinde sadece İskilipli'nin kellesinin yeteceğini düşünenler yanıldılar. Rize, Hamidiye zırhlısının Trabzon'u ve Of'u 3 gün boyunca denizden bombalamasına, Erzurum ise şapka giymeyen 11 kadının dar ağaçlarında verdiği fotoğraflara teslim oldu. Allah adını anmanın gericilik olduğu coğrafyada yaşananlar İslam kimliğini silmeye yönelikti. 

Bu topraklarda hakim olan kim ise taaa Güneş dil Teorisi günlerinde tanımladıkları bir tipi, insanlara zorluyorlar. Yunan mitolojisindeki Procrustes gibi ellerine düşeni, yatağa yatırıp uzun geldiğinde fazlalığını kesiyor, kısa gelirse ellerinden bacaklarından çeke çeke uzatmaya çalışırken telef ediyorlar. Tanımlanana, senin dilin uymuyorsa senin dilini kesiyorlar, dinin uymuyorsa dinini, şapkan uymuyorsa şapkanı, ayakkabın uymuyorsa ayakkabını, sakalını, bıyığını, yüzüğünü, hatta denize girerken popona geçirdiğin bezin biçimini bile düzeltmeye çalışıyorlar. Nasıl yiyeceksin nasıl selam vereceksin, nasıl güleceksin her şey tanımlanmış. Herkes, her din mensubu uymak zorunda.

1200 senedir bu topraklarda yasayan Türk, Ermeni, Rum, Süryani, Laz , Çerkez, Gürcü, Kurt, Arnavut, Pomak, Arap, Zaza vs nasılda gittikçe birbirine benziyor. Hepsini öldürüyor, yok ediyorlar. Herkesi birbirine benzetiyor, aynileştiriyor, bitiriyorlar. Bakin bakalım Müslümanı, Süryani'den, Hıristiyanı Yahudi'den ayırabilecek misiniz?

Büyük şehre gelen Laz'ı Pomak'tan, Çerkez'i Kürt'ten, Yörük'ü Çingeneden ayırt edebilmek mümkün mü? Kim hedefe oturtulursa hedefe oturtulmayanlar gücün yanında yer alıp diğerine sövmeye başlıyorlar. Hedefe oturtulan ise panikle aslında ne kadar sadık olduğuna yemin billah edip, kendini, benzeştirilene benzetmek için çırpınıyor.( Dava, Kafka'nin romanı mıydı, bizim hikayemiz miydi?) Müslümanların bıyıkları, sakalları, örtüleri, yüzükleri serpuşları böylece benzeyiverdi benzeştirilen o şeye. Artık kimse kimseden ayırdedilemiyor. Milliyetçisinin ağzından çıkanla, dincinin, komünistin, Yahudi'nin, Ermeni'nin ağzından çıkan ayni şey. Genelkurmay başkanının ağzından çıkanla kahvede okey taşı düzen adamın fikri ayni. Her şey/herkes aynileşiyor. 

Haklılar hepimiz Ermeniyiz, Hepimiz Kürt, Hepimiz Süryani, Hepimiz Türk, Hepimiz Yahudi, Hepimiz Müslümanız. Çünkü hiç birimiz, kendimiz olabilme şansına sahip değiliz. Hiç kimsenin kendi olabilme hakkı yok ülkede. Birileri bizi nasıl tanımlarsa öyle olmak zorundayız. Herkes kimlik kaybına uğratılılıyor. Kendine başkalaştırılıyor. Yabancılaştırılıyor . Olmazsa ya sevmesi ya terk etmesi isteniyor. 

Zulüm de bu zaten. Hepimiz hiç bir şey olmadığımız bir yere/bir zamana götürüldüğümüzde bitecek bu iş. Kimse bir şey olmadığında. Ya da herkes her şey olduğunda. Aynı anda Türk, aynı anda Müslüman, aynı anda Batılı, ayni anda Kürt, liberal, demokrat, sosyalist, liberal, ulusçu, Kemalist, milliyetçi, ümmetçi, laik, evrensel, ayni anda. Hepsi aynı anda. Yani gerçekte hiç bir şey. 

Aslında hiç bir şey, yani birer pislik olduğumuzda bitecek bu zulüm. Geride bir şey kalmayınca.

        
                                                                                                                          Ahmet H. ÇAKICI

                                                                                                                         ocak 2012 /ALANYA

Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

0 yorum:

Yorum Gönder