Müminlik, insanlık nöbetidir. Direniş, insan kalabilmekte.

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 20 Oca 2015 1 yorum

İnsan ve eylemi arasına mesafe girdiğine insan insanlığını yitiriyor.

Suyu sıkılan insanın insanlığıdır.
George Orwell 2. Dünya savaşı notlarında "..  üzerimde uçan uçaklarda  son derece medeni,  eğitimli insanlar beni öldürmeye çalışıyor. Ne onlar bana karşı kişisel bir husumet besliyor ne de ben onlara. Hani derler ya "sadece görevlerini" yapıyorlar." diyordu.


Modern hayat, insana, insan olmadığı bir alan tanımlıyor. İnsanın, İnsanilikten uzaklaştığı, sorumlu olmadığına inandırıldığı bir alan.

Sanırım Sekülerizm bu. İnsana, insan olmadığı alanlar tanımlamak. Allah’ın olmadığı mekanlar.

Vicdan, merhamet, hesap, sorumluluk, acıma, paylaşım, kardeşlik, vefa, dostluk ve diğer tüm erdemi unsurlar bir görev tanımında yok ediliyor. Saldır denildiğinde neye, niçin, ne adına saldırdığını düşünmeyen av köpekleri gibi. Üzerine basıldığında kurşunu kime, nereye, ne adına yolladığını bilmeyen tetik gibi.

 Günter Anders “…bir düğmeye bastığınızda öfkeden dişleriniz gıcırdamaz… bir düğme yalnızca bir düğmedir”. Der.  O düğme bir füzenin, bir İHA’nın düğmesi olabilir.[i] Ölenler masum insanlar, yaşlılar, çocuklar olabilir. Teknik bir hatadır. İHA yanlış bilgi vermiştir. Bilgiler doğru değerlendirilememiştir. Başlatılabilecek herhangi bir tartışma, düğmeye basanın ahlaki veya insani sorumluluğundan bahsetmez.  

İnsana, insan olmadığı bir alan tanımlanır. İnsanın, İnsanilikten uzaklaştığı, sorumlu olmadığına inandırıldığı alanlar. [ii]

Eğer mağdurla eylemcinin arasına “kayıtsızlık mesafesi” aralanabilirse ya da suçlu "hiç kimse" yapabilirse kötülük/cürüm normalleşip mübahlaşır.

Kurbanla araya mesafe konulabildiğinde insanilik, ahlaki sorumluluk devre dışı kalıyor. Her şeyden “hiç kimse” sorumlu oluyor.

Mesela;

Asker uçaktan bombayı bırakırken sadece emri yerine getiriyor, suçsuz insanları katletmiyor.
Hak’sız olduğunu bile bile müvekkilini savunan avukat, adaleti/Hakkı engelleyen biri değil, işini iyi yapan biridir.
İcraya gittiği insanın halini merak etmeyen memur, emir kuludur.
Toplumu soyan bankacı, Karun'lar adına tuzaklar kuran biri değil, görevinin icabını yerine getiren biridir.
Fayda vermeyeceğini bile bile ilaç yazan doktor, ilaç kartellerine hizmet etmiyor, prosedürü uyguluyordur.
İşçileri coplayan polisler, güçlü ve zengin işverenin hatırı için güçsüz ve fakir işçileri sopalamıyor, vazifesini yerine getiriyordur.
Oğluna torpil arayan baba, kopye çeken bir öğrenci, ön sıralara geçen biri başkasının hakkını gasp etmiyor, işini görüyordur.

Kimsenin kimseye husumeti yok. Kimse kimseye düşman değil. Kimse, diğerinin uğradığı zarardan şahsi menfaat elde etmek için yapmıyor.

Sadece işlenen eylem ile arasına mesafe koyulmasını kabul ediyor. Mesafe konulduğunda mekanikleşiyor. Makineleşiyor. İşleyen bir dişliye dönüşüyor.

İnsan olmayı terk ediyor.

İnsanın, insanlığını terk etmesi Aziz İnsana, Eşref-i Mahlukata, Hakka ihanettir.

Herkes vazifesinin başındadır.

Mümin insanın vazifesi, hiçbir an insanlığını terk etmemektir. Direniş insan kalabilmektedir.

Müminin ki insanlık nöbetidir.
                                              
                                                                                                        Ahmet H. Çakıcı




[i] İHA: İnsansız Hava Aracı

[ii] Muazzam uzaklıklardan eylemde bulunabilecek bir teknolojiye sahibiz. Öyle ki, ahlak anlayışımız mesafeleri aşıp devreye giremiyor..." diyor Hans Nick Jonas. "
Günlük hayatta edebin / ahlakın konusu iken; sanal medyaya, sosyal ağlara girdiğinde mahremiyet, teşhircilik, röntgencilik, dedikodu, buğz, kin, küfür ayıp olmaktan, edebin konusu olmaktan çıkıyor.


Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

1 yorum:

Mehmet Gezer dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

Yorum Gönder