Bağlar 1 – Bağlar kırmıyor, bağlar vuruyor.

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 19 Ağu 2015 0 yorum

İnsan bağlar kuran, bağımlılıklar üreten bir varlık. Bağları, bağımlılıkları ile var olabiliyor. İlk anda anne babası ile kurduğu bağa ölene dek yeni bağlar ekliyor. Kardeşleri, arkadaşları, komşuları ile.... Televizyonu, sosyal medyası, sigarası, giysileri, markaları ile.... “Yatağımdan başka yerde uyuyamıyorum.” derken yatağı ile. Kutsalları, kavmi, grubu ile. Vatanı, şehri, sokağı, işi, evi ile bağ kuruyor.


Hayatın her veçhesinde görülebilecek bu bağları düzenlemek, insana bir hayat modeli/din vermek anlamına da geliyor. Bağlar, bağların inşa biçimleri, sorumluluk tanımları, insanı ve toplumu biçimlendiriyor.

Batılıların, ya da Batıcı severlerin toplumun binlerce yılda tanımladığı geleneğe/bağlara “özgürleşin” sloganı ile saldırıp, dağıtmaya çalışmaları toplumu özgürleştirmek, boyunlarındaki zincirleri kırmak, sırtlarındaki yükü kaldırmak, "kul"laşmalarını, köleleşmelerini önlemek için değildir. Topluma yeni yön/din/ahlak verme amacıyla, alan boşaltmaktır.  

Mesela “baba ile kızı” arasındaki bağa, “Güzelim! Sen artık büyüdün. Kendi kararlarını kendin verebilirsin. Hala mı babanın kontrolünde olacaksın?” Diyerek saldıran birinin amacı, kız çocuğunu özgürleştirmek değildir. Baba bağını kesiyordur. Çünkü baba bağı kızı, gece sokağa çıkarmaya, soymaya, içirmeye, uyuşturucu bağımlısı yapmaya, ya da ondan cinsel fayda sağlamaya engeldir. Baba bağı kesilebilirse, “özgürlüğe çağırma” adı altında kıza yeni bağlar ve bağımlılıklar tanımlamak, kızı faydalanılabilir(!) bir noktaya çekmek mümkün olabilecektir.

Başa dönüp, toparlayarak ilerlemeye çalışalım.

"..topluca Allah'ın ipine sarılın parçalanmayın.."(1) Ayeti, kurulması ve  korunması gereken en önemli bağın Aziz Allah(cc) ile olması gerektiği hatırlatılır. Dikeyde Aziz Allah(cc)  ile kurulacak bağın, yatayda diğer insanlar ile kurulacak bağın kefili/ana direği olması ve Aziz Allah’a olan hürmetin(bağın), diğer insanlara (hatta tüm varlıklara) karşı hürmete kaynaklık etmesi beklenir. (Tevhid)

Eskilerin büyüklerine “ahrar” (hürler) denirmiş. Ahrar,  “Yaratan ile bağ kurdu. Şehvet, servet, iktidar,  hırs, kibir, gösteriş, gibi bağlardan kurtuldu. Hür oldu.” demekmiş.

Gelenek insanı sürekli kuşatan, boğan, kullaştıran bağlardan kurtulabilmenin Aziz Allah’ın yardımı olmadan mümkün olmadığını iddia eder. O nedenle “vav” harfi İslam Medeniyetinde hem secde eden/tabi olan insanın, hem “hür/bağlardan kurtulmuş /köleleşmemiş” insanın sembolüdür. (Aziz Allah’a kul olabilenler, Dünya’nın şehvetine/köleleştirmesine direnebilirler.)

Gelenek mağfiret  sahibi Aziz Allah(cc) ile kulunun sağlıklı ve sürekli bir bağ kurmasını hedefler. Bu bağın kurulması gerektiğine işaret ederken şehvet, para, mal, iktidar, güç, gösteriş, tamah, kin, nefret gibi insanı insanlıktan uzaklaştıran bağlara direnmeye çağırır. Bu yolda yolcusunu öğütler. Davranışlar, ritüeller, adetlerle donatarak güçlü kılmaya çalışır.

Batı Medeniyeti tamda bunları pazarlar. Bunlarla “kul”laştırır. Mesela, erotizmi/şehveti çıkarın, Batı’dan geriye ne kalır.

Batılı pozitivist hayat modellerinin geleneksel yapılara “özgür olun, birey olun, kendi kafanızla hareket edin” gibi sloganlarla saldırması mevcut geleneksel bağlar kırılmadan, boşaltılmadan, onlara yeni bağlar tanımlamanın mümkün olmamasındandır.

Mesela Müslüman bir hanım efendi “boş”larını (vaktini, parasını, sağlığını, gençliğini) cami, cemaat, zikir, kurs aralarında doldurduğu müddetçe Amerikan tipi pozitivist bir insana dönüşmez. Kapitalist zincirin içinde olsa da, çok uyumlu ve istenilen bir tip de değildir. Ucuz işçileştirilememiştir. Gösteriş yarışına katılsa da, vücudunun pek çok organını gösteriye dahil etmeden yarışa katıldığı için istenilen verimi vermez. Tv başında kendisine ahlak/din biçen uzmanlara hala yeterince güvenmemekte, hocasını dinlemeyi tercih etmekte, üstelik kocasını da yönetici/saygı değer (kavvam) görmektedir. Bir çok kutsal gördüğü değerden vaz geçmemekte, onca yönlendirmeye rağmen namus, haya ve edep anlayışına sahip çıkmaktadır. Çocuklarına “Amerikan pozitivist/protestan yaşam tarzına” direnen kelimeleri öğretmekte, onları İngiliz sömürge modeli eğitim sisteminin veya Tv’nin eline tamamen terk etmeye yanaşmamaktadır. Kısacası bu tip, istenilen pozitivist toplum için bir çıban başı, bir dikendir.

Bu hanımefendinin istenilen cağdaş (!) forma uygun bağlarla yeniden var olabilmesi için öncelikle cami, cemaat, hoca, zikir bağlarının kesilmesi koca, baba, aile, çocuk gibi bağlarının ise yeniden tanımlanması gerekecektir. Bu aşamada sihirli kelimeler, çok büyük sloganlar devreye girer.

Büyük sloganlarla, bir yanılsamaya düşürürler bizleri. “Hür olun! Kendiniz olun! Kafanızı kimseye emanet etmeyin.” Dediklerinde, bizleri şerefli, onurlu, izzetli, alim, mümin kişilikler olarak görmek istediklerini vehmederiz.

Kötü niyetli bir aldatmadır bu. Tecavüzcü, rezil biri, 15 yaşındaki kıza “sen artık babanı dinlememelisin!” dediğinde ne kadar samimi ve iyi niyetli ise; o kadar samimi ve iyi niyetlidirler.  Çünkü Batı Medeniyeti bağlar kıran değil,  bağlar vuran, binlerce abonelikler içinde insanı kullaştıran, modern zamanların modern köleliklerini üreten bir medeniyettir.


Bu hengamenin içinde, kim değer verir bilmiyorum? Ancak ilgilenenler için nasipse devam ederiz.

                                                                                                              Ahmet H. Çakıcı
 (H: 5 Zilkade1436 --- M: 19-08-2015)






[i] Al-i İmran 103.

Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın

0 yorum:

Yorum Gönder