İnsan bağlar kuran, bağımlılıklar
üreten bir varlık. Bağları, bağımlılıkları ile var olabiliyor. İlk anda anne babası ile kurduğu bağa ölene dek yeni bağlar ekliyor. Kardeşleri, arkadaşları, komşuları ile.... Televizyonu, sosyal medyası, sigarası,
giysileri, markaları ile.... “Yatağımdan başka yerde uyuyamıyorum.” derken yatağı
ile. Kutsalları, kavmi, grubu ile. Vatanı, şehri, sokağı, işi, evi ile bağ kuruyor.
Batılıların, ya da Batıcı severlerin toplumun binlerce yılda
tanımladığı geleneğe/bağlara “özgürleşin” sloganı ile saldırıp, dağıtmaya
çalışmaları toplumu özgürleştirmek, boyunlarındaki zincirleri kırmak,
sırtlarındaki yükü kaldırmak, "kul"laşmalarını, köleleşmelerini önlemek için
değildir. Topluma yeni yön/din/ahlak verme amacıyla, alan boşaltmaktır.
Mesela “baba ile kızı” arasındaki bağa, “Güzelim! Sen artık
büyüdün. Kendi kararlarını kendin verebilirsin. Hala mı babanın kontrolünde
olacaksın?” Diyerek saldıran birinin amacı, kız çocuğunu özgürleştirmek değildir. Baba
bağını kesiyordur. Çünkü baba bağı kızı, gece sokağa çıkarmaya, soymaya, içirmeye,
uyuşturucu bağımlısı yapmaya, ya da ondan cinsel fayda sağlamaya engeldir. Baba
bağı kesilebilirse, “özgürlüğe çağırma” adı altında kıza yeni bağlar ve
bağımlılıklar tanımlamak, kızı faydalanılabilir(!) bir noktaya çekmek mümkün
olabilecektir.
Başa dönüp, toparlayarak ilerlemeye çalışalım.
"..topluca Allah'ın ipine sarılın parçalanmayın.."(1) Ayeti, kurulması ve korunması gereken en önemli bağın Aziz Allah(cc) ile olması gerektiği
hatırlatılır. Dikeyde Aziz Allah(cc) ile
kurulacak bağın, yatayda diğer insanlar ile kurulacak bağın kefili/ana direği
olması ve Aziz Allah’a olan hürmetin(bağın), diğer insanlara (hatta tüm varlıklara)
karşı hürmete kaynaklık etmesi beklenir. (Tevhid)
Eskilerin büyüklerine “ahrar” (hürler) denirmiş. Ahrar, “Yaratan ile bağ kurdu. Şehvet, servet,
iktidar, hırs, kibir, gösteriş, gibi
bağlardan kurtuldu. Hür oldu.” demekmiş.
Gelenek insanı sürekli kuşatan, boğan, kullaştıran bağlardan
kurtulabilmenin Aziz Allah’ın yardımı olmadan mümkün olmadığını iddia eder. O
nedenle “vav” harfi İslam Medeniyetinde hem secde eden/tabi olan insanın, hem “hür/bağlardan
kurtulmuş /köleleşmemiş” insanın sembolüdür. (Aziz Allah’a kul olabilenler,
Dünya’nın şehvetine/köleleştirmesine direnebilirler.)
Gelenek mağfiret
sahibi Aziz Allah(cc) ile kulunun sağlıklı ve sürekli bir bağ kurmasını hedefler.
Bu bağın kurulması gerektiğine işaret ederken şehvet, para, mal, iktidar, güç,
gösteriş, tamah, kin, nefret gibi insanı insanlıktan uzaklaştıran bağlara direnmeye
çağırır. Bu yolda yolcusunu öğütler. Davranışlar, ritüeller, adetlerle
donatarak güçlü kılmaya çalışır.
Batı
Medeniyeti tamda bunları pazarlar. Bunlarla “kul”laştırır. Mesela, erotizmi/şehveti çıkarın, Batı’dan geriye ne kalır.
Batılı pozitivist hayat modellerinin geleneksel yapılara
“özgür olun, birey olun, kendi kafanızla hareket edin” gibi sloganlarla saldırması
mevcut geleneksel bağlar kırılmadan, boşaltılmadan, onlara yeni bağlar tanımlamanın
mümkün olmamasındandır.
Mesela Müslüman bir hanım efendi “boş”larını (vaktini,
parasını, sağlığını, gençliğini) cami, cemaat, zikir, kurs aralarında
doldurduğu müddetçe Amerikan tipi pozitivist bir insana dönüşmez. Kapitalist
zincirin içinde olsa da, çok uyumlu ve istenilen bir tip de değildir. Ucuz
işçileştirilememiştir. Gösteriş yarışına katılsa da, vücudunun pek çok organını gösteriye dahil etmeden yarışa katıldığı için istenilen verimi vermez. Tv başında
kendisine ahlak/din biçen uzmanlara hala yeterince güvenmemekte, hocasını
dinlemeyi tercih etmekte, üstelik kocasını da yönetici/saygı değer (kavvam) görmektedir. Bir çok
kutsal gördüğü değerden vaz geçmemekte, onca yönlendirmeye rağmen namus, haya ve
edep anlayışına sahip çıkmaktadır. Çocuklarına “Amerikan pozitivist/protestan
yaşam tarzına” direnen kelimeleri öğretmekte, onları İngiliz sömürge modeli
eğitim sisteminin veya Tv’nin eline tamamen terk etmeye yanaşmamaktadır. Kısacası bu tip, istenilen pozitivist toplum için bir çıban başı, bir dikendir.
Bu hanımefendinin istenilen cağdaş (!) forma uygun
bağlarla yeniden var olabilmesi için öncelikle cami, cemaat, hoca, zikir
bağlarının kesilmesi koca, baba, aile, çocuk gibi bağlarının ise yeniden tanımlanması
gerekecektir. Bu aşamada sihirli kelimeler, çok büyük sloganlar devreye girer.
Büyük sloganlarla, bir yanılsamaya düşürürler bizleri. “Hür olun! Kendiniz olun! Kafanızı
kimseye emanet etmeyin.” Dediklerinde, bizleri şerefli, onurlu, izzetli, alim,
mümin kişilikler olarak görmek istediklerini vehmederiz.
Kötü niyetli bir aldatmadır bu. Tecavüzcü, rezil biri, 15 yaşındaki kıza “sen artık babanı dinlememelisin!” dediğinde ne kadar samimi ve iyi niyetli ise; o kadar samimi ve iyi niyetlidirler. Çünkü Batı Medeniyeti bağlar kıran değil, bağlar vuran, binlerce abonelikler içinde insanı kullaştıran, modern zamanların modern köleliklerini üreten bir medeniyettir.
Kötü niyetli bir aldatmadır bu. Tecavüzcü, rezil biri, 15 yaşındaki kıza “sen artık babanı dinlememelisin!” dediğinde ne kadar samimi ve iyi niyetli ise; o kadar samimi ve iyi niyetlidirler. Çünkü Batı Medeniyeti bağlar kıran değil, bağlar vuran, binlerce abonelikler içinde insanı kullaştıran, modern zamanların modern köleliklerini üreten bir medeniyettir.
Bu hengamenin içinde, kim değer verir bilmiyorum? Ancak ilgilenenler
için nasipse devam ederiz.
Ahmet
H. Çakıcı
(H: 5 Zilkade1436 --- M: 19-08-2015)
Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın
0 yorum:
Yorum Gönder