Dini kim yalanlar?
Ahiret’i kim inkar eder?
Kim; Kıyamet gününe, yeniden diriltilip hesap sorulacağına,
Cennet ve Cehennem’e “Yalan bunlar, inanmayın!”der?
Ateistler, deistler, agnostikler, Komünistler, putperestler
şeklinde bir cevap verMiyor kadim Kitap.
Kur’an, Maun Suresinde soruyu sorup, şöyle cevaplıyor.
Eraeytellezî yukezzibu bid
dîn(dîne). Fe zâlikellezî yedu’ul yetîm. Ve lâ yahuddu alâ taâmil miskîn.
Dîni yalanlayanı gördün mü? Yetim[i]i
itip kakan var ya; işte o yalanlar. Miskini doyurmayı da sevmez.
Gariplere, yetimlere, dullara, bir şekilde ihtiyaç durumuna
düşmüşlere karşı sorumluluk hissetmeyenler, onlardan bana ne diyenler var ya; işte
onlar dini, Ahiret’i, hesap gününü, inkar edenlerdir.
-Amaaa! Dini yalanlıyor dediklerin salat ediyorlar. Namaz
kılıyor, oruç tutuyor, dua ediyor, Allah’ı zikrediyorlar.
Fe veylun lil musallîn.
Lanet olsun onların salatlarına, namazlarına, dualarına,
oruçlarına.
Kıldıkları namaz, ettikleri dua, yaptıkları zikir,
tuttukları oruç sokaktaki yetimden kendilerini sorumlu kılmıyorsa, ihtiyaç
sahiplerinin hallerinden endişelendirmiyorsa, lanet olsun onlara.
Kur’an da defalarca “Kahhar olan Allah hesap sorar. Anne-babaya,
akrabaya, gariplere, yetimlere, yolda kalmışlara, ihtiyaç sahiplerine sahip
çıkın.” Denilirken, Allah’a inandığını söyleyenlerin Müntekim (hesap soran) ve Muzill
(zelil eden) Aziz Allah’ı ciddiye almamaları
mümkün müdür ?
Bunca tekrara rağmen hala
Aziz Allah’ın ikazlarını ciddiye almayanlar; “Allah yalan söylüyor. Ahiret diye,
hesap diye bir şey yok. Olsa da, Allah bize azap etmez.” Demiyorlar mıdır?
(Onlar yalanladılar.)
Belki de; vahyin ilk muhatabı, müminlerin gözbebeği Allah
Resulünün dilinden (farsça dilinden:kalbinden) dökülen “Komşusu açken, tok yatan bizden
değildir.” Kelamı, bu surenin tefsiridir.
Resulüllah; “Biz
komşusu açken tok yatamayanlar, huzursuz olanlar topluluğuyuz. Umuru duymayan, “Bana ne yahu!” diyebilenler, mallarından
keyiflerinden vermeye razı olamayanlar; namaz kılıyor, Hacca gidiyor,
dilinden Aziz Allah’ın ismini düşürmüyor, art arda kurşun sıkar gibi ayet saydırıyor
olsalar bile sonuç değişmez. Onlar “BiZ”den değildir. Resulün ümmetinden
değildir.
Dikkat edilirse
Kur’an bu surede “Biz”i ve “öteki”ni tanımlıyor. “Biz kimiz?” sorusunun cevabı
aynı zamanda “Biz kim değiliz?” sorusunun da cevabı oluyor.
“Ötekileştirilen”,
“karşı tarafa konulan” insan tipi, Kur’an’ın pek çok suresinde defalarca işlenen
madde merkezli hayatın müntesipleridir. (Madde merkezli, maddeperest insan
tipinin tapındığı, yücelttiği ilk etapta maddeymiş gibi görünse de asıl olan
kişinin kendisini şirk koşması/ tanrılaştırmasıdır. Bu başka bir yazının
konusu.)
Konuya Kıyamet, Beled, Fecr, Mutaffifin, İnsan, Müddesir,
Leyl suresi gibi birçok surede defalarca değinilir.
Mesela Hümeze Suresinde; “Vay haline iftira atanın ve
ayıp kusur arayanın! Vay haline üst üste yığdıklarını
sayıp duranın. Malının tüm sıkıntılarına çare olacağını sananın.
Biz onu Hutame ateşine atacağız….”
Ya da Tekasur suresinde; “Çoğaltma
derdi (Üst üste yığma, sayıları
artırma) öylesine yakanıza yapıştı ki, mezara
kadar bu halle gittiniz. Ama şimdi
bileceksiniz. Yemin olsun ki bileceksiniz.
Daha önce sadece konuşup
durduğunuz o Cehennem ateşini
artık yaşayarak öğreneceksiniz…”
Ve ya Mesed Suresinde; “Ebu
Leheb’in iki eli kurudu ve helâk oldu. Ona malının, kazandıklarının, (biriktirdiklerinin)
hiç bir faydası olmadı. Büyük bir ateşe
atılacak.”
Maddeperest[ii],
hizmeti (ibadeti) maddeye ve
maddenin hatırına yapan, sayıların, malın, paranın hatırını HAKK’ın hatırından
yüce gören insan tipi Kur’an da adeta iğrenilerek anılır.
En tehlikeli, en çok azap görecek insan tipi olarak ötekileştirilir.
Maddeperest (Kapitalist) toplumun iyiyi, kötüyü hatta HAKK’ı
belirleyeni, sözü dinleneni, evliyaları, peygamberleri o toplumun en çok maddeye/kapitale
sahip olanlarıdır. Ve paranın peygamberleri , evliyaları hergün topluma para,
mal, servet, güç kazanma usullerine dair vaazlar verir,uygun fetvalar bulurlar.
Maddeperestler
(Paranın hatırını her şeyin üstünde görenler) bu fetvalarla, rakamlarını
artırabilmek ve koruyabilmek için, insanı insanlıktan çıkaran her türlü zulmü
işleyebilirler. Madde (para, güç) ulaşılması gereken tek hedeftir. “Başarı” her
şeydir. “Amaca giden her yol mübahtır.” Paranın elde edilmesi her türlü hedefin
üzerindedir.
Amaca/başarıya giden
her yolun mübah olabilmesi ancak ve ancak Ahiret’in/Tanrı’nın olmadığı bir yerde
mümkündür. Hatırlarsanız baştaki Maun suresi de “Onlar dini yalanlıyorlar.”
derken bunu söylüyordu.
Madde kutsal değer olunca; yalan, aldatma, sahtekarlık, tefecilik,
teşhircilik gibi her tür ahlaksızlık isim değiştirerek bankacılık,
yatırımcılık, reklamcılık, fırsatları değerlendirme adı altında sunularak mübahlaştırılır.
Kur’an, maddeye/paraya tapınan bu insan tipini hedef alarak “düşman”
ilan eder.
Buraya kadarını hepimiz görüyoruz. Ancak bundan sonrası
karışıyor.
Ahmet
H. Çakıcı
Nasipse devam ederiz.
[i] Yetim;
Toplum içinde sahipsiz, tek kalmış, ardı-arkası olmayanlar için kullanılır.
Çocuk, babası öldüğünde tek ve sahipsiz kaldığından çocuğa da yetim dedir.
“tek kalma” anlamına gelen yetem kelimesinden
alınmıştır. Babasından ayrı ve tek kaldığı için yetim denilmiştir. Erginlik
çağına girdiği halde, rüştünü ortaya koyamamış çocuğa ve kocası ölmüş olan
kadına da yetim denildiği olur (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili,
VIII, 5505).
[ii]
Düşünceler, Malik Bin Nebi
Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın
0 yorum:
Yorum Gönder