önceki yazı :
http://ahmethakancakici.blogspot.com.tr/2015/12/hakk-3-ben-sehveti-hakk-gizler.html
“BEN”in kibirlenip, büyüyüp “var”lık iddiasında bulunması
“HAKK”ın gölgelenmesi, görülemez olması ile neticelenir. Kişi ile HAKK arasına
“BEN” girmiştir. Demiştik. Devam edelim.
http://ahmethakancakici.blogspot.com.tr/2015/12/hakk-3-ben-sehveti-hakk-gizler.html
Hasan Aycın |
Artık HAKK’lı olmak sadece Aziz Allah’ın razı olması demek
değildir. HAKK, “BEN”in de razı olmasıdır. Hem “BEN” razı olacağım, hem
“BEN”imin razı olduğundan HAKK.
“Şirk”et kurulmuştur. BEN ve HAKK ŞİRKeti.
“BEN”; kendini tatmin
etmeyen, razı etmeyen, menfaatini korumayan, görüşünü almayan hiçbir HAKK’lı
girişime yüz vermez. Ancak BEN razı olduğunda HAKK’ın rızası aranabilir. Kişisel menfaatlerin rızası, HAKK'ın rızasının (Allah rızası) önüne geçer.
Her ne kadar Şeytan; "BEN"lik sahibini, vesveseler ile HAKK yol
üzerinde olduğuna ikna etsede yol kaybolmuş görülemez olmuştur. Çünkü kişisel
menfaat yolunda, HAKK’a rastlanılması mümkün değildir. HAKK sadece Aziz
Allah’ın (HAKK’ın) yanındadır. BEN veya başka bir isim onun yanına
yakışmaz. (Gulhüvellahu ehad)
Altıncı Not. Şirk, “Ben”inin rızasını HAKK’ın rızasına
karıştırmaktır. HAKK’ın rızasını “Ben”in rızasıyla aramaktır.
Aziz Allah’a şirk koşulan para, mal, şeyh, sultan, kadın vs
değildir. Kişi hep “BEN”i şirk koşar. Paraya, mala, şeyhe vs eğer “BEN”in
menfaatine çalışacaksa itibar eder. Mesela “BEN”i Cehennemden alıp Cennet’e
koyacaksa, ev, araba, yat, kat verecekse, bir hastalığı, bir musibeti başından savacaksa.
Yani peşinden koşulan kişiye ancak “BEN”e hizmetçi olacaksa
itibar edilir. Bu bilinç Peygamberleri, şehitleri, geçmişin kıymetli kişilerini
ve hatta alemlerin Rabbi aziz Allah’ı “BEN”in hizmetçisi[1]
yapmaya çalışır. Yüceltilmeye çalışılan “BEN”dir.
“BEN”in menfaati “HAKK”ın önüne geçer. Ancak kişinin meydana
direk “BEN” diye çıkması mümkün değildir. Çünkü “BEN”imin insanlar katındaki
itibarı ancak diğer insanların itibarı kadardır. Bu nedenle kişinin "BEN"ini HAKK kılıfı içine
saklaması, kendini HAKK olarak takdim etmesi gerekir.
O’nun HAKK dediğinde
kastettiği “BEN”in beklentileri, çıkarları, fikirleri, öfkeleridir.
Şirk “BEN”i, HAKK
diye sunmaktır.
İnsan için bundan sonrası zulmün tarihini yazmak olur.
Kişisel menfaatin HAKK’ın rızası ile bir tutulması (şirk)
, HAKK’ın(adaletin,doğrunun) örtülmesi (küfür) anlamına geleceğinden, "BEN"ciliğin/"BEN"cilliğin gelişmesi ile zulüm ve
küfür meşrulaşıp normalleşir.
“BEN”lerini tatmin etmeye çalışanlar, “HAKK”ın huzurunda
tutunamaz, kovulurlar. “BEN”lik üzerine ısrar, HAKK’sızların safında yer almakla,
HAKK’sızlıkla son bulur.
"BEN”cilik kişiyi HAKK’sızlığa (Allah’sızlığa) mahkum eder.
“Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür.”
Lokman (as)’ın, Lokman Suresinin başında oğluna verdiği bu
öğüt, şirkin (kişinin ya da toplumun kendini, fikrini, menfaatini HAKK diye
tanımlamasının) büyük bir zulüm olduğunu söyler. Şirkin (kişisel menfaatlerin HAKK'ın hatırı ile bir tutulması), toplumun HAKK’ı terk
etmesine, HAKK’lıların ve mazlumların yalnızlaşmasına dolayısı ile zulmün,
zalimlerin, HAKK’sızların elinde toplumun mahvolmasına neden olur.
HAKK’ın, “BENin
menfaati” olarak tanımlanması Fransız devriminden beri devletlerin sistemleştirerek
uyguladığı modeldir. İlk kez 1938
yılında Hitler, Alman halkına yapmış olduğu bir konuşmada bunu itiraf ve
formüle eder. “HAKK, Alman ulusunun menfaatine uygun olandır.”[2]
Ne yazık ki; Modern ulus devletlerin HAKK’ı ulusal/kişisel
çıkarlara, menfaatlere endeksleyen anlayışı kitlesel zulümlerin dahi
meşrulaşmasına neden olmuştur.
Ulus devletler, toplumlarının çıkarları için başka
coğrafyaları sömürgeleştirmeyi, kitlesel katliamlar yapmayı, toprağı,
havayı ve suyu zehirlemeyi HAKK namına(toplum çıkarına) yapar hale
gelmişlerdir.
İlk mizansene dönüp üzerinde konuşmadığımız son figürü
konuşalım. Simitçi, simitçiye zulüm eden(HAKKsız), HAKK’a taraf olan ve zalime(HAKK’sıza)
destek olanın haricinde birde tüm bunları sadece seyredenler vardı.
Sadece seyredenler, seyirciler her zaman en kalabalık
olanlardır.
Onlar da HAKK’ı görüyor, onlarda HAKK’ı tespit ediyorlar.
Ancak HAKK’a taraf
olamıyorlar.
Mazeretleri var. Bahaneleri.
Mazeretleri var. Bahaneleri.
Şeytan ayetlerin arasından fısıldıyor; “Onlara vesveseler
vereceğim, korkular, kuruntular ve bahaneler.”
Büyük kalabalıkların, seyircilerin ve benim bahanelerimiz
var. Mazeretlerimiz.
Vesveseler[3],
korkular.
Son söz niyetine.
Şemseddin Yeşil Efendi’den alıntılayalım “Hane-i
kalbinde HAKK’tan başka bir mihmanı (misafir) olmayan kimseye Hazreti İnsan
denir.”
Ahmet H. Çakıcı
[1]
Safiüddin Erhan Bey'den alıntılayarak.
[2] Şeyla
Benhabip, Buhran Çağında Haysiyet
[3] Kaf 16 Andolsun insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesvese
verdiğini (fısıldadığını) biliriz.
4/119 “Onları -ne olursa olsun-
şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim..”
Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın
Konu yorumu: HAKK 4 – “BEN”i HAKK'a bulamak. Şirk-et
Açıklama:
Değerlendirme: 5
Yorum: Ahmet H. Çakıcı
Etiketler:
hakk,
kibir,
şemseddin yeşil,
zulüm
1 yorum:
Muhteşem bir yazı. "Ancak BEN razı olduğunda HAKK’ın rızası aranabilir." sözü çok hoşuma gitti. Bu da ibadetteki şirk, yani kendini ibadet ederken mutlu görmek ve vazifesini tamamlamış havası vermek gibi.
Allah razı olsun.
Yorum Gönder