Ahzap Suresindeki meşhur ayetle başlayalım[1];
“Biz
emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif
ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan)
korktular. Onu insan yüklendi……. “
Göklerin, yerin ve dağların yüklenmeyi istemedikleri emanete[2]
geçmeden önce “emanet” hakkında birkaç
hatırlatma yapmak istiyorum.,
Öncelikle “emanet”in tüm varlıklardan esirgenmesi gerekir.
Ama özellikle diğer insanlardan korunması
gerekir.
İkinci olarak; emanetin, insanın bizzat kendinden de korunması
gerekir. Emanetin mülke yazılması, kendinden sayılması haramdır. O’nun
bozulmadan, tahrif edilmeden, hasar verilmeden geri iadesi gerekir.
Emanet kelimesi ile insanın her anına etki eden, diğer
insanlarla ve hatta kendisi ile geçecek bir mücadelenin, bir sorumluluğun
tanımı yapılır.
Başta verdiğimiz ayette, “emanet”in Aziz Allah tarafından, göklere, yere ve dağlara teklif edildiği ancak
onların böyle büyük bir sorumluluktan korktukları haber edilmişti.
Sorumluluğun ve endişenin
büyüklüğü emanetin değerinin büyüklüğüne delildir. Kıymetin büyüklüğü de çalmak
isteyeninin, hased edeninin, düşmanının çokluğuna delil.
Ayetin altını çizdiği, emaneti korumanın çok zor bir
mesuliyet olduğudur. Ancak imkansız değildir. Zira Aziz Allah kuluna
kaldıramayacağı yükü tevdi etmez. İnsan emaneti taşıyabilecek, koruyabilecek
bir donanıma sahiptir ki; görev ona verilmiştir.
Peki, emanet nedir?
İnsana verilen emanetin ne olduğu üzerine pek çok kelam
edilmiş, pek çok görüş bildirilmiştir. Allah’ın hazinesi tüketilemez. Daha da birçok
kelam edilecektir. Biz bu hazineden kendi görüşümüze en yakın olanını alıp,
onun üzerinden maksadımızı anlatmayı deneyelim. Doğrusunu Allah bilir.
Hicr Suresi 29. Ayette “Hani Rabbin meleklere, “Ben
kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş
balçıktan bir insan yaratacağım. Onu
düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun
için hemen saygı ile eğilin” demişti.” Denilir.
Ayet; insana Aziz Allah’ın kendi nurundan üflediğini söylüyor.
Üflenen “ruh”un maliki/sahibi Aziz Allah’tır. “Ruh” insana mülk değildir. Geri
alınacaktır. Allah doğrusunu bilir ya, kastedilen “emanet” belki de Aziz
Allah’ın çamura üflediği bu ruhtur. Ali Şeriati’nin deyişiyle; O’nunla Aziz Allah’a akraba kılınır, muhatap alınabilecek
bir rütbeye erişir, insan oluruz.
Melekler ve Şeytan, “Ruh”suz çamurun önünde secdeye davet
edilmemiştir.
İnsanı, insan kılan, onu hayvandan ayıran, onu
yaratılmışların en şereflisi yapan, meleklerin ve Şeytan’ın secde edebileceği
konuma yükselten, Aziz Allah’tan kendisine üflenen bu nurdur.
Ruh’nun kıymeti; emanetçisinden değil, sahibindendir. “Aziz
Allah’ın ruhundan daha kıymetli bir şey düşünülebilir mi?” Sorusu, “İnsana,
insaniyetinden daha kıymetli bir şeyi var mıdır?” şeklinde de sorulabilir.
Eğer emanet Aziz Allah’ın ruhu ise; göklerin, yerin ve
dağların endişesi de anlaşılır. Böyle bir emanetin emanetçisi yeryüzünün en
şereflisi olur. Aynı zamanda en çok hased edileni, en çok kıskanılanı, en çok
düşmanlık edileni de olur.
Emanetin çamura üflenmesi ile hayvanlar gibi[3]
bir varlık olan insan yeryüzünün en şereflisine, en kıymetlisine dönüşür.
Beşer, Adem olur. Adam olur. Kokuşmuş çamuru adam eden Aziz Allah’ın
ruhudur.
İnsana üflenen “ruh” nedir?
Ruh, Aziz Allah’ın sıfatlarının tevhid etmiş, bir araya
gelmiş halidir. İnsanı insan eden, Aziz
Allah’ın katında yükselten, melekleri önünde secde ettiren bu sıfatlardır. Merhamet,
adalet, hayr, kerem, ilim, sadakat, vefa, takva, edep, haya gibi sıfatlar Aziz
Allah’ın esma-i hüsnasındandır. Şeytan ve Şeytan’ın yoldaşlarının insanda
hased ettikleri, kıskandıkları, çalmaya çalıştıkları bu sıfatlardır.
Şeytan’ın insandan çaldığı insaniyetidir.
Euzubillahimineşşeytanirraciym dediğinde Mü’min “Sığınırım
Allah’a. Kovulmuş Şeytan’ın şerrinden.” Der. Mü’min’i endişelendirip Allah’a
sığınmaya iten Şeytan’ın onu işten atma, dükkanını yakma, evini soyma,
arabasını bozma, çocuğunu hasta etme korkusu değildir. Şeytan bunları yapmaz. O’nun derdi emanetlerdir.
Mesela bir
maaş karşılığı dürüstlüğünü çalar insanın,
Rütbe
karşılığı doğruluğunu talep eder,
Ev karşılığı
cömertliğini ister,
Bir zalim
kulunu yollar. Zulmettirir. Merhametini çalar,
Bir
sahtekarı yollar, iyi niyetini bitirir,
Bir hatun ya
da er kişi üzerinden hayanı, edebini yırtar,
Rızık endişesi korkutup, iradeni gasp eder,
Rızık endişesi korkutup, iradeni gasp eder,
“BEN”liğini
kışkırtır. Alçak gönüllüğünü, hilmini kapıp götürür.
Çalınan
insaniyetindir. Aziz Allah’ın emanetinden.
Çalına çalına “Ruh” tan/insanlıktan geriye bir
şey kalmaz. Kalırsa da yüze çıkabilecek gibi değildir.
Şeytan’ın, Şeytan dostlarının, kendi dostlarının, zevcinin, çocuklarının, arkadaşlarının, ticaretin, malın, paranın ve
vaktin tüm getirilerine rağmen son nefesine kadar Aziz Allah’tan gelen
sıfatlara, insaniyete, merhamete, doğruluğa, dürüstlüğe, cömertliğe, edebe,
hayaya, "emanete" sahip çıkabilenlere Mü'min denir.
Selam, Aziz Allah’ın sıfatlarını (ruhunu, emanetini) para, mevkii,
gösteriş, şehvet karşılığında değişmeyenlerin, Şeytan'a kaptırmayanların/satmayanların üzerine olsun. Zaten üzerinedir.
Ahmet
H. Çakıcı
Recep
/ 1437
[1] Ahzap 72: “Biz
emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif
ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.”
[2] Emanet:
“Birine geçici olarak bırakılan
ve teslim alınan kişice korunması gereken eşya, kimse vb., inam, vedia”. www.tdk.gov.tr
[3] Araf 179: Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar;
gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar
hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar.
Bu yazımı arkadaşlarınızla paylaşın
0 yorum:
Yorum Gönder