(Muhterem Mustafa Kara Bey’e)
Ellerine yakışmayan çekiç ve önlerinde yığılmış bir sürü paslı çivi ile hayalini kurdukları yerden çok farklı bir yerdeymiş gibiydiler.
Sanırım kafalarındaki soru,
“İyi bir mutasavvıf, iyi bir Müslüman, iyi bir insan olmanın paslı çivi
düzeltmekle ne alakası var?” sorusuydu.
Beyefendi, tamir ya da ihya ederken tarihi yapılardan sökmek zorunda kaldığı alattan mümkün olanları kendi yerlerine iade etmeye özellikle dikkat eder. Öyle ki, zaman içinde güneşin, yağmurun ya da insanların verdiği zarar ile duvarlardan dökülmüş sıva parçalarını bile toplar yeni harcın içine katarak, duvardaki yerine iade etmeye çalışır. Bu durumdan paslı çiviler de istisna değildir. Döşeme, kapı, pencere, tırabzan gibi ahşap aksam sökülürken çevreye dağılan eğri büğrü paslı çiviler, bir keserin tersi ile açığa çıkarılıp, keserin orta yerindeki olukta başından sıkıştırılarak ahşap aksamın üzerinden toplanan çivilerle bir yere ayrılırlar.
Byung Chul Han ağır
ağır duvarını ören bir duvar ustası gibi her kitabı ile Modern dünyaya dair eleştirilerine
bir tuğla daha ilave ederek duvarını örmeye devam ediyor. Psikopolitikada toplumların
artık Foucault’un iddia ettiği gibi biyopolitika ile yönetilmediklerini –buna ihtiyaç
kalmadığını-, gelişen teknoloji ile 360 derecelik bir açı kazanan banoptikonlar
üzerinden toplumların içten gelen şiddet (nefs, heva, iç güdü, korku,
bilinçaltı vs) harekete geçirilerek, dışardan şiddet uygulamaya ihtiyaç
kalmadan yönetildiklerini iddia ediyor. Ona göre, toplumların psikolojilerini
yönlendiren bu psiko-politikalar ile modern birey artık tüm değerini
yitirmiştir.
Kitap Metis Yayınlarında çıkmış ve 89 sayfa. Muhteşem bir tercümesi yoksa da okunamayacak
durumda da değil.
Lütfen unutmayın! Hiçbir özet, kitabın yerini tutmaz.
