Dergahtan Kerametler 8- Kız isteme Ciddi İştir.

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 27 Şub 2008 1 yorum

Gönül Teyzenin heyecanı büyük: Biricik oğlu üniversiteden bir kız sevmiş. Gelin yapıyor yani.

Oğlu, “Anne, seninle bir kız tanıştıracağım” deyince Gönül Teyze; “Oğlum, kıza alıcı gözle, bu kız bize uyar mı? Bundan, gelin, evlad, hanım, anne olur mu, diye mi bakayım? Yoksa sen kararını vermişsin de bize gelin bu işi kotarın mı diyorsun?” diyor. Oğlan, “Ben baktım anne. Siz isteyiverin yeter” diyerek; bir kez daha gençliğin kibrinin ve cehaletinin, anne-baba tecrübesinin “bedelsiz” bilge yoldaşlığının kıymetini görmeyi engelleyen bir miyopluğa neden olduğunu ilan ediyordu.

Devamını Oku »

Dergâhtan Kerametler 7: “Hovarda Çıktı Soyumuz”

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 26 Şub 2008 1 yorum
Seyyid Usul, tıpkı Emir Buhari (Emir Sultan) Pir Emir, Molla Fenari, Seyyid Nasır, Seyyid Nimetullah, Ali Dede ve Baba Zakir gibi 1400’lü yıllarda Maveraünnehir havzasından özellikle Buhara’dan kalkıp Bursa’ya gelen dervişlerden biri. Önce Hacca gitmiş, oradan da gelip, Bursa’ya yerleşmiş. Bursa’nın eskiden Yahudilik denen Altıparmak semtinde, kilisenin hemen ardında bir dergâh inşa etmiş.

Devamını Oku »

Dergâhtan Kerametler 6- Allah'ın Aziz isminin tecellisi, PARA.

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 1 Şub 2008 0 yorum

Yeşile hasret Yeşil Bursa’nın milattan önce 300’lü yıllarda Bitinya Krallığı zamanında kurulduğu rivayet ediliyor. Bursa isminin de Bitinya dilinde “şehir” manasına gelen “Perusa” kelimesinden ya da kurucusu sayılan Bitinya kralı “Prusias”tan geldiği tahmin ediliyor. Osmanlı, 1839 yılında Bursa’yı  “Hüdavendigar Eyaletinin” bir sancağı haline getirip Hüdavendigar diye anmaya başlıyor. 1918 yılında şehir, yeniden Bursa Valiliği olarak adlandırılıyor.

Devamını Oku »

Dergâhtan Kerametler 5 - Kıymet Kimde?

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 31 Oca 2008 0 yorum

Selim Bey bana “tarihi bir yapıda zor bir elektrik işi var“ dediğinde, doğrusu işi pek de ciddiye almamıştım. Hatta müşterinin Eşref-i Rumi’nin torunlarından biri olduğunu söylediğinde, “Ohhoooo onlardan yığınla var. Kim var ki bu memlekette seyyid ya da şerif olmayan” diyerek içimden geçenin dilime vurmasını da engelleyememiştim.

Devamını Oku »

Dergâhtan Kerametler 4 - Müslüman Gözü

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 29 Oca 2008 0 yorum

Tebrizli ustaların elinden çıkmış 10 metreyi aşan yüksekliği ile dünyadaki en görkemli, belki de en muhteşem mihrabın önündeyiz. Başı, celî sülüs kelime-i tevhit ile taçlandırılmış devasa mihrabı çerçeveleyen köşe pahı; turkuaz, fıstık yeşili, sarı, altın simli yaprak süslemeli çiniler ile adeta yukardan aşağıya doğru sessiz bir şelale gibi akıyor. Çerçevenin içindeki helezon sarmaşık süslemenin arasına Fetih Suresi işlenmiş. Ardından gelen Mukarnas (geometrik şekilli) katmanlar, hatayi, rumi süslemeler, şakayıklar, çınar yaprakları mihrabın kavsarasının (imamın önünde durduğu boşluğun) tavanındaki süslemeler ile müthiş bir ahenk içinde.

Devamını Oku »

Dergâhtan Kerametler 3- İyiliğin Şerri

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 27 Oca 2008 0 yorum

Yüksek ve ahşap olan bahçe kapısından içeri adımını atması ile ziyaretçiyi, zarif mezar taşları ile Dergâhın haziresi karşılıyor. Adeta “buranın bekçisi ve asıl sahipleri biziz” diyerek, içeri buyur ediyorlar gelenleri. Dergâhın geçmişteki hizmetkârlarının yani meşayıhının ve aile efradının metfun olduğu hazire, selamlık ile karşı karşıya. Aradaki dar koridoru geçerek Dergâha erişiyorsunuz.


Devamını Oku »

Dergâhtan Kerametler 2- Keramet de neymiş?

Yazar : Ahmet H. Çakıcı Tarih : 26 Oca 2008 0 yorum

 Birkaç arkadaş bergamut aromalı çayın etrafında toplanmış sohbet ediyoruz. Konu dönüp dolaşıp keramet bahsine geliyor. Bir şeyhin efradından olan beyefendi, meal sohbetlerinden yetişme aynı zamanda hemşerim de olan arkadaşa, “Yavvv, geç! Uğraşma bu uçtu kaçtı hikâyeleriyle” deyince sinirleniyor ve ciddileşerek:
- Bendeniz, bizzat şahidim, diyor.
- Neye şahitsiniz.
- Keramete!

Devamını Oku »